DEVAM: 84- CENNETTE
MAKAMI EN AŞAĞI OLANLARA DAİR BİR BAB
321- (192) حدثنا
هداب بن خالد
الأزدي. حدثنا
حماد بن سلمة
عن أبي عمران
وثابت، عن أنس
بن مالك؛ أن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
قال: "يخرج من
النار أربعة
فيعرضون على
الله. فيلتفت
أحدهم فيقول:
أي رب! إذ
أخرجتني منها
فلا تعدني
فيها. فينجيه
الله منها".
[:-473-:] Bize Heddâb b. Halid El-Ezdî rivayet etti (dedi ki): Bize
Hammad b. Seleme Ebu imran ile Sabit'ten, onlarda
Enes b. Malik'ten naklen
rivayet ettiler ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): şöyle buyurdu:
"Cehennemden dört
kişi çıkarılacak ve onlar Allah'a arz edilecekler. Onlardan biri dönüp şöyle
diyecek: Rabbim, beni oradan çıkardığına göre artık beni bir daha oraya
döndürme diyecek, Allah da onu ondan kurtaracak. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'I-Eşraf, 347, 1073
NEVEVİ ŞERHİ (471-473 numaralı
hadisler): (471) "Bana Yezid
el-Fakir tahdis etti." Adı Yezid b. Suhayb el-Kufi sonra el-Mekki'dir.
Künyesi Ebu Osman'dır. Ona "el-Fakir" denilmesinin sebebi sırtında
bir hastalığa tutulmuş olmasıdır. Eğilip, bükülmedikçe ondan dolayı ağrı çekiyordu.
"Birtakım
kimseler ... nihayet cennete girerler." Yüzleri n yuvarlağı yüzün etrafını
çeviren yanları demektir. Bu ibarelerin anlamı da şudur: Cehennem ateşi yüzün
yuvarlağını yemez; çünkü orası secde yeridir. Burada yüzün yuvarlığı sözkonusu
edilirken daha önce diğer hadiste "secde yerleri"nden söz edilmişti.
Orada da her iki ibarenin bir arada nasıl telif edildiği açıklanmıştı. Allah en
iyi bilendir.
"Haricilerin
bazı görüşleri kalbimde yer etmişti." Asıl yazmalarda ve rivayetlerde
"kalbimde yer etmişti" anlamındaki lafız bu şekilde ğayn iledir. Kadı
İyaz (yüce Allah'ın rahmeti ona) bu kelimenin ayn ile rivayet edildiğini de
nakletmektedir. Her ikisinin anlamı birbirine yakındır; yani bu düşünce
kalbimin zarına yapışmıştl.
Haricilerin
görüşüne gelince, daha önce birkaç defa büyük günah işlemiş olanların
cehennemde ebediyen kalacakları ve cehenneme girenin oradan bir daha
çıkmayacağı görüşüne sahip olduklarını belirtmiştik.
"Haccetmek
sonra da insanlar arasına çıkmak maksadıyla ... yola çıktık." Yani bizler
(3/50) büyük bir kalabalık halinde önce haccetmek sonra da insanlar arasında
haricilerin mezhebini açıkça ortaya koyup, ona çağırıp, onun propagandasını
yapmak üzere ülkemizden çıktık demektir.
"Ancak
o birtakım kimselerin cehennemden çıkacaklarını söyledi." Burada (aslında
iddia etti, anlamına gelen ve dedi diye tercüme ettiğimiz) zeame fiili, dedi
anlamındadır, kitabın baş taraflarında bunun açıklaması geçmiş, imamların onun
ile ilgili sözleri de nakledilmişti. Allah en iyi bilendir.
"Susam
çubukları gibi çıkarlar. " Kasıt yağı çıkartılan bildiğimiz susamdır.
İbnu'l-Esir
diye bilinen İmam Ebu's-Saadat el-Mubarek b. Muhammed b. Abdulkerim el-Cezeri
(yüce Allah'ın rahmeti ona) şöyle diyor: Susam kökleri sökülüp, taneleri
alınmak üzere güneşe bırakılacak olursa yanmış gibi incelir ve kararır. İşte
bunlar ona benzetilmiştir. Ben bu kelimenin gerçekte ne olduğunu uzun süre
araştırdım ve onu soruşturdum. Fakat bu hususta beni rahatlatacak bir bilgi
bulamadım. Ama büyük bir ihtimalle lafız tahrife uğramış olmalıdır. Büyük bir
ihtimalle bu lafız "sa'sam" çubukları (odunu) olmalıdır. Bu ise
abanos gibi siyah bir ahşaptır.
Ebu's-Saadat'ın
açıklamaları bunlardır. Onun aradaki mim harfini kaydetmeyip, ikinci sin'in
fethalı olarak sözünü ettiği sa'sam kelimesi hakkında Cevheri ve başkaları da
aynı şeyleri söylemiştir. Kadı İyaz ise şunları söylemektedir: Burada
"susam" kelimesinin ne anlama geldiği bilinmiyor. Muhtemelen bunun
doğru şekli "sa'sam odunu" olmalıdır. Bunun doğru olma ihtimali daha
yüksektir. Bu da siyah bir odundur. Abanosun kendisi olduğu da söylenmiştir.
Metali'
sahibi ise şunları söylemektedir: Semasim aslında susam ve kişniş gibi güçsüz
her türlü bitkiye denir. Başkaları da bu muhtemelen hemzeli "sesem"
olmalıdır, o da abanos demektir. Onları abanos gibi siyah diye benzetmiş
olmaktadır. (3/51)
Bu
ilim adamlarının bu hususta söylediklerinin kısa özeti budur. Ancak tercih
edilen Ebu's-Saadat'ın açıkladığı üzere kaydettiğimiz gibi "susam"
olduğudur.
Şunu
da belirtelim ki, asıl nüshaların birçoğunda "(.....): onlar susam
çubukları gibi" şeklinde (gibi anlamındaki lafız) he' den sonra elif ile
yazılmıştır ama doğru ve asıl nüshaların ve kitapların birçoğunda yazılı olan
şekil ise he' den sonra mim ile yazılmasıdır. Birincisinin de açıklanabilir bir
tarafı vardır. O da oradaki zamirin suretlerine raci olmasıdır. Yani onların
suretleri susam çubukları gibidir demek olur. Allah en iyi bilendir.
"Kağıt
gibi çıkacaklar." Kırtas: kağıt üzerine yazı yazılan sahife demektir.
O
ırmakta yıkandıktan sonra ileri derecede beyaz olup, üzerlerindeki siyahlık
kaybolacağından ötürü onları kağıtlara benzetmiştir.
"Yazık
size! O yaşlı adamın Resulullah'a yalan söylediğini nasıl
düşünebilirsiniz?" Buradaki yaşlı adamdan kasıt Cabir b. Abdullah
(r.a.)'dır. Bu soru bir inkar ve böyle bir kanaati red anlamını taşır; yani
onun yalan söylediği asla düşünülemez, böyle bir şüphe olamaz.
"Sonra
geri döndük ... " Yani hacdan döndük ve biz haricilerin görüşünü hiç
sözkonusu etmedik. Aksine sustuk ve bundan dolayı tövbe ettik. "Aramızdan
bir adam müstesna." O bu görüşten vazgeçmek hususunda bize muvafakat
etmedi.
"Yahut
Ebu Nuaym'in dediği gibi" ibaresinden kasıt senedin başında adı geçen Ebu
Nuaym Fadl b. Dukeyn'dir. O Müslim'in hocasının hocasıdır. Onun bu yaptığı
ravilerin rivayet ettikleri edeplerden bilinen bir edep ve terbiyedir. Bu da
eğer ravi rivayeti mana yoluyla nakletmiş ise rivayetinin sonunda ihtiyaten ve
meydana gelmiş bir değişiklik endişesiyle "yahut onun dediği gibi"
demesidir.
(473)
"Bize Heddab b. Halid el-Ezdı tahdis etti. .. Enes (r.a.)'dan" Bu
senetteki ravilerin tamamı Basralıdır.
"Heddab"in
adı Hudbe olarak da söylenir. Bunların biri isimdir, diğeri lakaptır. Fakat
hangisinin hangisi olduğu ihtilaflıdır. (3/52) Buna dair açıklama daha önce
geçmişti.
Senetteki
Ebu İmran'ın nispeti el-Cevnı' dir. Adı da Abdulmelik b. Habib'dir. Sabit'in
nispeti ise el-Bunanl'dir.